bilinmeyene


Özlüyorum seni... Kimsin bilmiyorum; yüzün ellerin nasıl, gözlerin ne renk bilmiyorum ama her an özlüyorum dokunuşunu. Tanıyorum seni çünkü ve sen de tanıyorsun beni, bir gün birbirimizi ilk gördüğümüz o anda, birden hissedeceğiz bunu biliyorum. Ilık bir şey akacak içimize, içimizden birbirimize, ne olduğunu hemen anlayacağız. Saçların ne renk bilmiyorum, tenin nasıl ama dokunuşunu biliyorum, nasıl baktığını bana, kör karanlıklarda bile ışıldadığını gözlerinin biliyorum. Bir şimşek çakacak o yüzden o ilk karşılaşmamızda, mıhlanırken gözlerin gözlerime dünya duracak bir an, etraftaki her şey solup giderken bir bir, capcanlı duracaksın karşımda rengarenk olacağım karşında. Herkes, her şey anlayacak, gizli gizli gülecekler bize bakıp, bir neşeyle dolup taşacak evren. Çünkü tüm yaşamım, senin tüm yaşamın hep bu karşılaşma için yaşanıp durdu; tüm acılar, aşk sanılan o kalp çarpıntıları, arkalarına hayal kırıklıkları bağlanmış tekerlekleri hüznün. Gözümden akan her damla yaş sıkıntılı sabahlara uyandırdı seni. Yaşadığın her mutsuz an kötü rüyalar oldu gecelerime benim.

Yok, yok, yok, yeryüzünde aşk yok, kalp yok, insan yok, hiçbir şey yok yaşanmaya değer deyip, madalyonlarımızı aynı anda çevirip çıkarttık içimizdeki kötüyü. Ama o anda bile hep tersine inanan bir çocuk hoplayıp zıplıyordu ve onu susturamadığımıza hayıflanıp duruyorduk aynı anda, başka hayatlarda.

Ağzın nasıl bilmiyorum hiç ama öpüşünü biliyorum bir çiçek gibi saçlarımdan, gözkapaklarımdan. Çünkü ancak ve sadece sen öpersin beni gözkapaklarımdan. Dudaklarımız kilitlendiği gün birbirine o tadı biliyor olacağız bu yüzden; tutkunun kırmızısını, aydınlığın sarısını, aşkın pembesini, kinin karasını akıtırken dilim ağzının güzelliğine, sen şiirler okuyacaksın bana. O bildiğim, duymayı yıllarca beklediğim sesinle. Ağaçlar, çiçekler, yollar, dağlar, her şey ve herkes bir çapkın gülüş yerleştirip yüzlerine geçecekler önümüzden. Öyle görülmeye değer olacak çünkü ellerimin avuçlarında, gözlerimin bakışlarında, sözlerimin susuşlarında, benim koynunda, aşkımın kalbinde kaybolduğu, birbirimize eklendiğimiz, bir olduğumuz, bir ırmak gibi aktığımız o an…

Özledim seni… Çok özledim… Aramızda ne kadar mesafe, ne kadar zaman, ne kadar soru, ne kadar insan, kaç güneş, daha kaç aldanış, kaç yalan, kaç hayal, ne kadar kin, ne kadar kahkaha, kaç damla gözyaşı var bilmiyorum. Ama biliyorum ki orada bir yerdesin ve sende beni bekliyorsun. İşte bu bile değer kılar bazen, duvarları yumruklamak istercesine zor olsa bile, yine de değer kılar senin için en yapamadığımı yapmaya, sabretmeye…

04.04.2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder